Tarım ve Hayvancılık

          BAŞLICA TARIMSAL FAALİYETLER
     Gerek yörenin iklim koşulları, gerekse yörede yaşayan ailelerin çalışma temposuna uygun olarak yetiştirilebilen ürünler, başta patates olmak üzere buğday ve arpadır. Ayrıca hayvan yemi olarak yetiştirilen fig (yöresel söyleyişle fiy), yonca ve yulaf da yörede üretilebilmektedir.

      Halktan Tarım Teknisyenliği aracılığıyla elde edilen bilgilere göre Dörtdivan kasabası ve köyleri genelinde yukarıda sözü edilen bu ürünlere ve ayrıca nadasa ayrılan dönüm miktarları, Tablo 15’de görülmektedir.


TABLO 15


EKİLEN ÜRÜN

TARIM ALANI GENİŞLİĞİ (DEKAR)

%

Patates

7,533

9,6

Buğday

32,310

41,0

Arpa

22,391

28,4

Yem Bitkileri

5,511

7,0

Nadas

11,017

14,0

TOPLAM

78,762

100,0


      Soruşturmalar sırasında yöre halkı, tarım yapılan arazilerin kişi/hane başına düşen payının çok küçük olması nedeniyle, patates hariç tutulmak kaydıyla yukarıda sıralanan ürünlerin haneler ekonomisine çok sınırlı bir katkı sağlayabildiğini, yetiştirilen bu bitkilerin bazen ailelerin kendi ihtiyaçlarını bile karşılayabilmekten uzak olduğunu, diğer ekonomik faaliyet alanlarından elde edilen gelirin, bazen bu temel giderleri karşılamak üzere harcandığını belirtmişlerdir.

      “Arazi Durumu” bölümünde de söz edildiği gibi, tarla ya da bahçelerinde çok az miktarda sebze ve meyve yetiştirebilen sayılı aileler, ancak ve yalnız kendi ihtiyaçlarına yetecek kadar ürün alabilmektedirler.

      Dörtdivan yöresinin ekonomik potansiyelini hemen hemen tek başına yönlendiren ve tek endüstri bitkisi olan patates tarımına, yörede oldukça büyük bir önem verilmektedir. Verilen bu önemin nedeni, bilgilerine baş vurulan kişilerce kolay Pazar bulması ve uygun bir yetişme ortamında kaliteli ürün alınabilmesi ile açıklanmaktadır.

      Yörede önceleri sınırlı bir biçimde yetiştirilen patates bitkisinin Dörtdivan için yaygın bir duruma gelmesinin henüz on yıllık bir geçmişi vardır. Son yıllarda ortaya çıkan tarım alanındaki bu yenilik üzerindeki Pancar Şirketi’nin ve Tarım Teknisyenliği’nin olumlu katkıları, halk tarafından sık sık belirtilmekte; bu kuruluşların halkı, suni gübre kullanımı, zararlı bitki ve hayvanlarla mücadele, makineli ziraatın yararları vb. konularda aydınlattığı ifade edilmektedir.

      Halkın da bu daha verimli ve modern üretim biçimlerine açık oldukları ve maddi alandaki bu yeniliklere karşı olumlu tepkiler verdikleri gözlenmektedir.

      Yapılan anketlerde kendilerine yeni ziraat tekniklerini kullanıp kullanmadıkları sorulan 899 dekar toplam arazisi bulunan 55 hanelik örneklem grubu, bu soruyu % 76.0’lık bir oran ile evet şeklinde cevaplamaktadır. Yeni ziraat tekniklerini kullanmayanlar ise sadece % 20’lik bir oranı kapsamaktadır.


TABLO 16


CEVAPLAR

CEVAPLARIN DAĞILIMI

%

Evet

42

76,0

Hayır

11

20,0

Cevap Yok

2

4,0

TOPLAM

55

100,0


Örneklem grubunun sahip olduğu tarımsal araç – gereçler ise aşağıda yer almaktadır.

TABLO 17


SAHİP OLUNAN TARIM
ARAÇ - GEREÇLERİ

CEVAPLARIN DAĞILIMI

%

GEÇERLİ
%

Traktör

4

7,3

8,2

Pulluk

15

27,3

30,6

Traktör + Pulluk

22

40,0

44,9

Traktör + Pulluk + Biçer-döğer

2

3,6

4,1

Hiçbiri

6

10,9

12,2

Cevapsız

6

10,9

-

TOPLAM

55

100,0

100,0


      Görüşmeler sırasında on yıl öncesine kadar öküzlerle ve karasabanlarla yapılan tarımın yerini son yıllarda makineli tarımın aldığı konusunda elde edilen bilgileri tamamlayan ve günümüzde sahip olunan yeni ziraat araç – gereçlerinin % 78.2 oranında kasabaya girdiğini belirleyen bilgiler yukarıdaki tabloda açıkça görülmektedir.

      Traktör, Dörtdivan halkının yaşamına son derece fonksiyonel olarak girmiştir. Yöre halkı traktörü sadece tarımsal faaliyetleri için değil, aynı zamanda orman ürünlerinin taşınması ve kum, taş vb. lerinin çekilmesi işlerinde de kullanmaktadır.

      Köylerdeki hanelerin yaklaşık % 60’ında bulunan traktörler, hem sahiplerinin işlerinde kullanılmakta hem de diğer günler dekar başına 10.000 - 15.000 TL ücret karşılığında isteyenlere kiraya verilmektedir.

      Halkın hem tarım araç gereçlerini hem de suni tohum ve ilaçlarını temin etmesinde, 1947 yılında kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği’nin olumlu katkıları olduğu, kendileri ile görüşme yapılan birçok kişi tarafından ifade edilmiştir.

      Yöredeki Tarım Teknisyenliği ile Tarım Kredi Kooperatifleri Birliği’nin önderliğinde, yöre halkının arazilerinden alınıp tahlile gönderilen numunelere etkili olacak suni gübre tespiti için yapılan girişim sonuçları, henüz yöreye ulaşmamıştır. Buna rağmen, halkın büyük çoğunluğunun toprağını tanıdığını ve hangi cins gübre kullanacağını tahmin edebildiğini belirten kişilerin; anketlerde yer alan “Tarım ilaçları ve suni gübre kullanıyor musunuz?” sorusuna verdikleri cevaplar ve yüzdeleri Tablo 18’de görülmektedir.


TABLO 18


CEVAPLAR

CEVAPLARIN DAĞILIMI

%

GEÇERLİ %

Evet Kullanıyorum

47

85,5

94,0

Hayır Kullanmıyorum

3

5,5

6,0

Cevapsız

5

9,0

-

TOPLAM

55

100,0

100,0

Bu tabloya göre 47 kişi (% 85.5) lik bir oran ile tarım ilaçlarını ve suni gübreyi kullandığını belirtmektedir. Kullanmayan % 5.5’lik bir oranla 3 kişidir.

Tarım alanındaki yeniliklerin daha çok hangi kaynaklardan öğrenildiğini tespit etmeyi amaçlayan soruya verilen cevaplar ve oranları, aşağıda Tablo 19’da görülmektedir.

TABLO 19


ÖĞRENİLME KAYNAKLARI

KİŞİ SAYISI

%

Teknik Elemandan

10

18,2

Radyodan

12

21,8

Televizyondan

16

29,1

Arkadaş ve Komşulardan

8

14,5

Şehirde

4

7,3

Gazeteden

3

5,5

Cevapsız

2

3,6

TOPLAM

55

100,0


Bu tabloda dikkati çeken nokta, kitle iletişim araçlarının özellikle radyo ve televizyonun, yeniliklerin öğrenilme kaynağı olmasındaki ağırlıklı oranıdır.

Dörtdivan’da tarımsal faaliyetler yıllık periyodlara göre şöyle bir akış izlemektedir:

İklim şartlarının uygunluğu ölçüsünde mart ayında arpa ve fig ekimi, mayısta ise patates ekimi yapılır ve bu işlerin bitiminden sonra, nisan ayı ortalarında yaylaya çıkılır. Patates toprağın yüzüne çıktıktan sonra, yabancı ve zararlı otların bitmesini önlemek amacıyla ilaçlama, patatesin toprağın yüzüne çıkmasından on gün sonra toprağın kabarması için birinci çapa yapılır. Bu işlem, o sıralarda yaylalarda bulunan kadınlar tarafından günü birliğine ve topluca köye dönen kadınlar tarafından gerçekleştirilir.

      Temmuz ayı içinde “boy sürdükten sonra” boğaz doldurma ya da son çapa adı verilen işleme geçilir. Bu işlemin, yükselen çubuğun pek güçlü olmaması nedeniyle, toprağı yumuşatarak yumruların daha fazla büyüyüp daha geniş alana yayılabilmesini sağlamak amacıyla yapıldığı ifade edilmektedir.

      Yayladan zaman zaman kasaba ve köylere inen aile bireyleri tarlalarını kontrol eder ve tekrar yaylaya çıkarlar. Ağustos ayı sonunda ya da eylül ayı başında yaylalardan dönen halk, patates söküm işine girişir.

      Söküm işi tamamlandıktan bir süre sonra, genellikle eylül – ekim aylarında, bazı hanelerce güzlük adı verilen buğday ekimi yapılır. Ekilen buğday kış boyunca toprak altında bırakılır ve bunun hasadı, ağustos ayında arpanın hasadı ile birlikte gerçekleştirilir.

      Dörtdivan’da elde edilen ürünlerin özellikle de patatesin saklanabileceği yerler, soğuk hava depoları mevcut değildir. bu durum üreticiyi, belli bir miktarı kendisi için ayırdıktan sonra kalanını derhal elden çıkarmaya zorlamaktadır. Yöre halkı kendi kullanımı için ayırdığı patatesi ya ahırlarda ya da çuvallar içerisinde toprak altında gömülü bir durumda saklamaktadır. Aldıkları önlemlere rağmen patatesin filizlenmesini önleyemediklerini ifade eden kişilerin, o yılın patateslerini filizlenmiş olsa bile biraz daha derin soyarak tüketmeye çalıştıkları gözlenmiştir. Bu durumun ekonomik bir kayba neden olmasının yanı sıra bazı sağlık sorunlarını da doğurabileceği açıktır.

      Yörede yetiştirilen patateslerin, rakımı daha düşük olan yerleşim yerleri için tohumluk olarak da satın alındığı; buradan götürülüp Adapazarı, Ödemiş, Nevşehir vb. yerlerdeki arazilere ekildiğinde yüksek verim elde edildiği de bilinmektedir.

      Elde edilen ürünler, kasabanın tüccarları ile dışarıdan gelen tüccarlar arasında yapılan fiyat değerlendirme konulu görüşmeler sonucunda belirlenmektedir. Üretici, fiyat değerlendirme konusunda fazla söz sahibi olamamaktan yakınmakta, kendi haklarını savunacak bir kooperatifin eksikliğini duyduğunu belirtmektedir. Kooperatifleşememe konusunun nedenleri olarak ise bu alanda genel bir bilinçlenmenin henüz yaygınlaşamamış olması ile önceki yıllarda yörede kurulan ancak çeşitli sebeplerle başarısızlığa uğrayan kooperatiflerin, halkın bu konudaki cesaretini ve umudunu kırmış olduğu gösterilmektedir.

      Yukarıdan beri sözü edilmeye çalışılan bu üretim faaliyetleri, genellikle hane reisleri yani evlerdeki büyükbabalar tarafından yönetilip yönlendirilmekte; gençler ve çocuklar çoğunlukla ekme, biçme, sulama, toplama; kadınlar ise çapalama ve toplama işlerinde çalışmaktadırlar. Hayvancılık ve yaylacılık işlerinde daha çok ve büyük sorumluluklar taşıyan bu kadınlar; ailelerindeki kişilerin sayısının ve işlerinin azlığı ya da çokluğuna bağlı olarak diğer tarımsal alanlarda da çeşitli görevler üstlenebilmektedirler.

      Elde edilen ekonomik gelirler, genellikle hane reislerinde toplanmakta, aile bireylerine özellikle de kadınlara ve çocuklara ekonomik faaliyetlere katılımları nedeniyle herhangi bir ücret denmemektedir. Ancak Dörtdivan’da panayır kurulduğu zaman kadınların, ihtiyaçları olan ya da istedikleri bazı giyim – kuşam malzemelerinin onlar için satın alınması; çocukların ise panayırda kurulan dönme dolap ve benzeri eğlence araçlarına binmeleri için izin ve harçlık verme biçimlerinde ödüllendirildikleri görülmektedir.

      Yıl içince sürdürülen bütün yıllık faaliyetlerle elde edilen gelirden, öncelikle bir sonraki yılın tarımsal faaliyetleri için pay ayrılır. Geriye kalan paradan kışlık ve toptan olarak alınması gerekli malzemeler temin edilir. Daha sonra elde kalan paranın büyük kısmı torunların ve gençlerin ihtiyaçlarına ayrılır. Gözlemler, yaşlıların kendi ihtiyaçları ile evdeki diğer ihtiyaçları en son sıraya koyduklarını göstermektedir.

Dörtdivan yöresinde tasarrufların hangi biçimlerde değerlendirildiğini ortaya çıkarmak amacıyla ankete konulan ilgili soruya verilen cevaplar, aşağıda Tablo 20’de gösterilmiştir.


TABLO 20


TASARRUF SEÇENEKLERİ

CEVAPLARIN DAĞILIMI

%

Altın alarak

14

25,5

Bankaya yatırarak

6

11,0

Tahvil alarak

2

3,6

Konut alarak

3

5,5

Hayvan alarak

20

36,4

Tarım aleti alarak

10

18,0

TOPLAM

55

100,0


Yukarıdaki tabloda açıkça görüldüğü gibi yörede tasarrufa yönelik yatırımlar, en çok hayvan (% 36.4) ile altın alımı (% 25.5) üzerinde yoğunlaşmaktadır.

“Kırsal alanda, birçok kimsenin toplanıp elbirliğiyle bir kişiye ait işi yapması ve benzer işlerin bu biçimde sırayla bitirilmesi” anlamına gelen imece adeti yörede bilinmesine rağmen özellikle son yıllarda yaygın bir biçimde başvurulmayan bir yoldur. Yalnızca köyün yapılması gereken ortak bir işi olduğu zaman gerçekleştirilen bu adet ile ilgili olarak kaynak kişiler; imecenin geçmiş yıllarda köy yaşantısında belirli ve yaygın bir işlevi olduğunu belirtmişlerdir. Önceki yıllarda, bazen birbirine komşu ya da hısım – akraba olanların bazı tarımsal faaliyetlerde karşılıklı olarak yardımlaşmakta olduğu, ancak son yıllarda gerek traktörün yaygınlaşması, gerekse her ailenin işinin diğerlerinden farklı boyutlarda olduğu ve “karşılığı olmadığı” gerekçesiyle gevşemiş olduğu bildirilmektedir. Gerçekten de “Akrabalık çevresi, özellikle kol gücünün üretimde önemli yer tuttuğu ve tarım dışı çalışma olanaklarının sınırlı olduğu topluluklarda otorite ve itibarın önemli bir kaynağıdır. Buna karşılık tarımın makineleşmesi (……..) ile kol gücünün önemi azalmakta, tarım dışı çalışmanın artması da (……..) kapalı toplumlardaki mekanik dayanışmayı zayıflatmaktadır. Bu tip işlerde son yıllarda daha çok gündeliği 1989 yılı itibariyle 7.500 TL civarında olan yevmiyeli işçilerden yararlanılmaktadır.

      Tarımsal faaliyetlerinde yevmiyeli işçi çalıştıracak olanlar, bu iş için öncelikle kendi köylerinden ihtiyacı olanlarla; böyle bir kişiyi bulamadıklarında çevre köylerden bildik ve tanıdık kimselerle anlaşmakta, en son seçenek olarak ise yöreye son birkaç yıldan beri buradan büyük kentlere akan iş gücünün bıraktığı açığı doldurmak üzere Çorum ve çevresinden gelen mevsimlik vasıfsız işçileri çalıştırmaktadırlar.


HAYVANCILIK
      Yörede hayvancılık da başlı başına bir ekonomik faaliyet görünümündedir. “Mesleki Dağılım” bölümünde söz edildiği gibi, aileler diğer ekonomik faaliyetlerinin yanı sıra hayvancılıkla da meşgul olmakta ve geçimleri için kazanç sağlamaktadırlar.

      Dörtdivan’da büyükbaş hayvancılık ağırlıktadır. Ziraat Teknisyenliğinin 1987 -1988 yılında gerçekleştirdiği sayım sonuçlarına ve 1989 yılında şap aşısı yapmak üzere tekrarlayarak doğruluğunu kontrol ettikleri bilgilere dayanarak hazırlanan Tablo 21’de yöredeki büyükbaş hayvan sayısı görülmektedir.


TABLO 21


HAYVAN CİNSİ

SAYISI

%

Kültür ırkı inek

274

2,0

Melez inek

569

4,0

Yerli sığır

12,500

91,0

Manda

450

3,0

TOPLAM

13,793

100,0


      Verimli miktarda süt elde etmek için yöreye dışarıdan ithal edilen Alman menşeli Holstein tipi inekler, Dörtdivan halkına Tarım Teknisyenliği tarafından ilk seferinde dört çiftçiye birer adet olmak üzere, daha sonra ise bir çiftçiye on adet dağıtılmıştır. Ancak halkın bu hayvanları pahalı bulduğu için fazla rağbet etmediği de belirlenmiştir.

      Yörede bulunan montofon cinsi ineklerden günde 25 lt süt elde edilebilmekte, bu sütün bir kısmı Dörtdivan içinde, bir kısmı ise bağlı bulunulan ilçe ve il düzeyinde pazarlanmaktadır.

      Küçükbaş hayvancılık daha çok orman çevresi köylerde bulunmakta, yörede yerli koyun beslenmektedir. Yapılan soruşturmalar sırasında halkın merinos cinsi koyunun üstünlüklerini bildikleri tespit edilmiştir. Ancak son birkaç yıl içerisinde, Gerede Veterinerliği’nden damızlık merinos olarak yöreye gönderilen koçlarla buradaki yerli karamanların karma yapılmasına çalışıldığı, fakat  bu hayvanların yöre iklimine uyum sağlayamayıp kaybedilmesi üzerine bu işin durdurulduğu öğrenilmiştir. Tarım Teknisyenliği yetkililerinin verdikleri bilgilere göre, yörede kuyruksuz koyun sistemine doğru bir gidiş söz konusudur. Yine Tarım Teknisyenliği’nden alınan bilgiye göre yöredeki küçükbaş hayvan miktarı aşağıdaki gibidir.


TABLO 22


HAYVAN CİNSİ

SAYISI

%

Koyun

29,134

88,0

Tiftik Keçisi

3,900

12,0

TOPLAM

33,034

100,0


      Yörede çift hayvanı sayısı oldukça azalmış durumdadır. Traktörün tarım alanına yaygın bir biçimde girmiş olması, bu hayvanlara duyulan ihtiyacı büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

      Katır, at vb. çeki hayvanları, orman istihsal dönemlerinde tek olarak sürütmede ve kurutmada kullanılır. Ziraat Teknisyenliği’nin belirlemelerine göre yörede toplam 72 adet at ve 38 adet eşek bulunmaktadır.

      Yörede besi hayvancılığı da yapılmakta, hayvana yapılan yatırım Tablo 20’den de görülebileceği gibi ön sıralarda bir tasarruf biçimi olarak algılanmaktadır. Dörtdivanlı ailelerin bir bölümü “Cuma pazarından” aldıkları hayvanları üç dört ay besiye tabi tuttuktan sonra yerli tüccarlara ve kasaplara satmaktadırlar. Ancak uzun süreli ve gelir getirici bir iş kapsamında düşünülmeyen bu etkinlik, yöre halkınca zamanın ve paranın iyi bir biçimde değerlendirilmesi olarak algılanmamaktadır.

      Öteden beri hemen her aile az ya da çok olmak üzere kümes hayvancılığı yapmaktadır. Evlerin yakınlarında yer alan kümesler yetiştirilen tavuk, horoz, hindi, ördek ve kazlar zaman zaman ailenin et ve yumurta ihtiyaçlarını karşılamak üzere beslenmekte; evlerine gelen hatırlı misafirler çoğunlukla bu hayvanların etleri ile ağırlanmaktadır.

      Kümeslerde yetiştirilen bu hayvanlar, kış aylarında gündüzleri köyler ve kasaba içerisinde sürüler halinde dolaşmakta ve günlük yaşamın pek çok anına eşlik eder görünmektedir.

      Panayır zamanında kızartılmış olarak satışa çıkartılan ve çok rağbet gören kazlar, bir yandan onları yetiştiren ailelere gelir getirirken diğer yandan da yöreye damgalarını vurmaktadırlar.

      Genellikle aile kümesçiliği şeklinde yetiştirilen kaz ve hindi palazları, Ziraat Teknisyenliği aracılığıyla temin edilmektedir. Teknisyenlik çalışanlarınca 1989 yılı içinde palazlatılan 600 adet pekin ördeği ise talip olan 120 haneye beşer adet olmak üzere dağıtılarak Dörtdivan ekonomisine yeni girmiştir. Çok sayıda yumurtlayan bu ördekler, sahipleri tarafından evcil yabani ördeklerin altında tabii kuluçka yöntemi ile çoğaltılabilmektedir.

      Yine Ziraat Teknisyenliği’nden alınan değişebilir nitelikteki sayılara göre yörede 7500 yaban tavuğu, 750 horoz, 8300 kaz, 6500 hindi bulunduğu tahmin edilmektedir.

      Dörtdivan kasabası ve köylerinde son yıllarda profesyonel anlamda ve devlet desteğiyle bir tavukçuluk işi başlatılmış olup önce iki ailenin kurduğu tavuk çiftliklerinin sayısı beş yıl içinde kasaba ve köyler toplamında 100’e ulaşmıştır. Bu çiftliklerin sayısının, inşaatı sürenler de faaliyete geçtiğinde 150’ye ulaşması beklenmektedir. Şimdiki durumda faal olan çiftliklerden sadece birisi 300 kapasiteli bir yumurta kümesi olup diğerleri tamamen kırk günde olgunlaşıp kesilen brolier (et) tipi tavuk kümesidir ve yaklaşık olarak 434.000 baş brolier buralarda yetişmektedir.